10 Ocak 2011 Pazartesi

ARAPÇA YAYINLARIN MİSYONU

ARAPÇA YAYINLARIN MİSYONU

Ülkemizde günlük, haftalık ve aylık olarak çıkan dergi ve gazetelerin sayısı küçümsenmeyecek kadar çoktur. Bu yayın organları konu ve muhteva bakımından da birbirinden çok farklıdır. Siyasi, ekonomi, kültürel,  spor, aktüalite vs.
    Burada şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, gerek ülkemizde, gerekse dünyada yayınlanmakta olan bütün dergiler, okuyucuya her zaman gerçeği, doğruyu ve güzeli aktarmamaktadır. Bu yayınlar okuyucularına çoğu kez müspet, yararlı ve güzel şeyler sunarken, bazen de tam tersine gerçekle alakası olamayan çarpıtıcı, olumsuz, çirkin ve zararlı şeyler sunmaktadır. Zira farklı ideolojiler, çıkar ve menfaat çatışması hırs ve hükümranlık gibi düşünceler çoğu zaman bu yayınları mutlak olarak etkilemiştir. İnsanoğlu yaşamını sürdürmek için yeme, içme ve diğer maddi şeylere olan ihtiyacının yanı sıra, ruhunu, fikrini ve iç alemini geliştirmek için de birtakım manevi vasıta ve tedbirlere ihtiyaç duymuştur. Şu hal onun insan olma gerekliliğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik de, onun düşünür fikir yürütür olmasıdır. Bu özelliği diğer canlılarda bulmak mümkün değildir.
    Bu açıdan meseleye bakıldığında şu sonuca varmak mümkündür: Bedenin gıdası genellikle yeme içmeye dayalı olduğu gibi beyin ve ruhun temel gıdası da genellikle ilim, bilgi ve maneviyata dayalı gerçeklerdir. İnsanın maddi manevi o kadar çok şeye ihtiyacı vardır ki, bunları saymak mümkün değildir. Biz burada sadece sadedinde olduğumuz ”Arapça Yayınlarının Müslümanlar Açısından Önemi” konusunu dile getirmeye çalışacağız.

İslam kültürünün mozaiği
Arapça: gerek dini, gerekse siyasi, kültürel ve sosyal açıdan günlük hayatımızın önemli bir parçası olan Müslümanların yaşamını etkileyen çok zengin ve çok kolay bir dildir.
Müslümanların bu dilden kopması çok da kolay değildir. Tarih boyunca Kur’an dili Arapça, Türk-İslam toplumunun oluşmasında adeta mozaik vazifesi görmüştür.
Bunu görmemek veya görmemezlikten gelmek büyük bir gaflet olsa gerek. Arap kültür ve medeniyetinin temelini oluşturan Kur’ an -ı Kerim’in Arap dili ile bağlı olması yine son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Arap olan bir milletten gelmesi, zengin olan Arap dili ve edebiyatını etkileyerek ona yeni güzellik ve özellikler kazandırmıştır. Araplar Kur’ an ve Hz. Muhammed sayesinde dünya kültür ve medeniyeti arasına girebilmişlerdir. Onlar tarihi, siyasi, kültürel, hatta ekonomik olarak bütün sahalarındaki başarılarını da yüce İslam dinine borçludurlar. Arapların bu büyük nimeti hiçbir zaman unutmamaları gerekir.

Arapça fiilen ve resmen terk edildi
Türklere gelince; onlar da tarih boyunca İslam sayesinde büyük zaferler elde etmişler, İslam’a olan hizmet ve bağlılıkları sayesinde tarih sayfalarında büyük bir yer işgal etmişlerdir. Türkler dokuzuncu yüzyılda islamiyeti kabul ettikten sonra Arap diline de büyük bir önem vermişlerdir. Bu tarihten başlamak üzere İslami ilimlerin yanında, dil eğitim ve öğretimi de gün geçtikçe artarak yayılmaya devam etmiştir. Herkes Arapçayı konuşmak, konuşmak veya yazmak suretiyle ondan nasibini almıştır. Bu durum 1923 yıllarına kadar devam etmiştir. Ancak bu tarihten itibaren Arapça resmen ve fiilen terkedilmiştir.
     Dini bir vecibe olarak bugün Türkiye’ de Kur’ an ve hadis okunmakta ise de; büyük bir kültür ve medeniyetin dili olarak Arapça, gereken ilgi ve değeri kaybetmiştir. Oysa Batılılar bile, başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere İslami ilimleri araştırmak için Arapçayı öğrenmeye çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Ünlü oryantalist H. Ritter, İstanbul Üniversitesi bünyesinde kurmuş olduğu Şarkiyat Enstitüsü’nde uzun yıllar Türk öğrencilerine Arapça dersler okutmuş, ilmi araştırmalar yapmıştır. Bugün ülkemizde Arapçayı rahatlıkla okuyan, konuşan ve yazabilen insan sayısı, Avrupa ve Batı dili İngilizceyi bilenlerin sayısına oranla çok çok gerilerdedir. Ne yazık ki insanlarımızın Arapça okuma, yazma ve konuşmaya karşı olan ilgi ve alakası son derece zayıflamıştır.
      Ancak şu olumlu noktayı belirtmekte yarar vardır. Bugün Türkiye’de Arapça öğretimi, üniversitelerimizin şark dilleri bölümlerinde, İlahiyat Fakültelerinde, İmam- hatip Liseleri’nde ve Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı kurslarda resmen sürdürülmektedir. Bu öğretimin giderek hız ve kalite kazanması, İslam ve kültür medeniyetinin tanıtılması bakımından fevkalade önemli bir gelişmedir. Ümidimiz bu gelişmenin devam etmesi ve ileri bir seviyeye gelmesidir.

IRCICA’NIN Yayınları
Türkiye’de şu anda Arapça olarak yayınlanan, biri haftalık, diğeri ise üç ayda bir olmak üzere iki dergi yayınlanmaktadır. Birincisi: el Adva, diğeri ise: İslam Teşkilatı Konferansına bağlı; İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA)’nın çıkarmış olduğu dergidir. Bu iki mütevazı derginin yanı sıra, kültür, tarih, sanat, sosyal, ekonomi, spor ve magazin gibi çeşitli konularda ciddi bir Arapça dergi veya gazeteye rastlamak mümkün değildir.

Arapça yayınlara rağbet yok
Türkiye ve Arap dünyasının ticari, turizm ve tanıtımına doğrudan doğruya olumlu katkıda bulunacak Arapça ve Arapça yayın organları ülkemizde nedense rağbet görmemektedir. Aslında: ‘Arapça yayınların Türk turizmine katkısı’ konusu üzerinde yapılmaya değerdir. Birçok konuda Avrupa ve Amerika’yı örnek aldığımız gibi, aslında bu konuda onları örnek almamız gerekmektedir.
       Ortadoğu Arap dünyasında ciddi yayın yapan gazete ve dergilerin çoğu Avrupa başkentlerinde ki matbaalarda basılmaktadır. Mesela: Arap dünyasında büyük tiraja sahip “el- Watanul Arabî” dergisi Fransa’ da, siyasi ve sosyal geniş bir okuyucu kitlesine hitap eden haftalık “el- Mecelle” dergisi İngiltere’de güçlü bir yayın organı olan haftalık “el-Hayat” gazetesi yine İngiltere’nin başkenti Londra’da basılmaktadır.
     Şimdi sormak gerek: Türkiye’nin ekonomide güçlenmesini savunanlar acaba Avrupa ve Amerika’nın bu ve benzeri konularda Araplardan elde ettiği kar ve kazancı hesaplamak akıllarından geçmiş midir? Coğrafi konum itibariyle iki ulus büyük avantajlara sahip iken acaba bu fırsat daha ne değerlendirilecektir. Kanaatimce bu büyük fırsat değerlendirilmeli Avrupa ve Amerika’ ya terk edilmemelidir.
      Bu sebeple diyorum ki: yabancı yayınlar arasında ülkemize giren Arap yayınlara önem verilmesi ve desteklenmesi zaruridir. Bu sahada belli bir okuyucu kitlesi de oluşturulmalıdır. Bugün yabancı dilin önem ve değeri herkes tarafından bilinmektedir. Kanaatimizce Arap Dili ve Edebiyatı bu dillerin en önemlilerindendir. Arapça’ nın tarihi, kültürel, siyasi, dini, ticari ve ekonomi misyonunu yerine getirebilmesi için önemli vasıtalardan biri olan Arapça yayınları Türkiye’de bilinmesi ve ilgiyle takip edilmesi son derece önemlidir. Bu sebeple Arap ülkelerinde çeşitli branşlarda çıkan faydalı, yapıcı ve ahlaki bir takım gazete, magazin ve derginin ülkemizde de okunması gerekir. Zira yayın organları olan gazete ve dergiler önemli eğitim ve öğretim araçlarındandır.
      Tanıtıcı mahiyette ve okuyuculara hatırlatma babından, Türkiye’ye resmi yoldan “Dünya Süper Dağıtım Ticaret ve Sanayi A.Ş” tarafından getirilen bazı gazete ve dergilerin ismini yazmakta fayda görüyorum. Söz konusu dergi ve gazetelerden bazıları şunlardır:

Gazeteler:
El-Ahram, el-Arab, el-Ewsat, el-Hayat, el-Ahbar, el-Cumhuriyye bunların en önemlileridir.

Haftalık dergiler:
El-Watanu’l-Arabî, el-Mecelle, el-Müslimun, el-Musavvar, Rose’l-Yusyf, October Weekly, eş-Şarku’l-Ewsat, Ekberu’l-Havadis, el-Küra Mel’ab, Kadaya’d-Duveliyyah, el-Muctemeu’l-Wasat, el-Âlem, el-Ezher Magazin.
Avrupa’da olduğu gibi, Türkiye’de de bir takım dergi ve gazetenin Arapça olarak basılması ve Ortadoğu Arap dünyasına hitap edecek kapsamlı bir yayın organının ülkemizde de yayın hayatına geçerek yabancı yayınlar arasında yer alması son derece önemlidir. Böyle bir imkân Türkiye’deki yayın hayatına canlılık, zenginlik ve aktiflik getireceği gibi, işin en önemli yanı ise; Türkiye’nin gerek İslam ülkeleri arasında, gerekse uluslararası platformlarda tanınmasına, bilinmesine ve saygın bir ülke olmasına katkı sağlayacaktır.    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder