10 Ocak 2011 Pazartesi

İSLAM BİRLİĞİ AÇISINDAN ARAPÇA’NIN ÖNEMİ


İSLAM BİRLİĞİ AÇISINDAN ARAPÇA’NIN ÖNEMİ

Bir toplumda fertler kendi aralarında yardımlaşır ve dayanışma içinde bulunurlarsa, o toplumda huzur ve saadetten bahsetmek mümkündür. Gelişen ve büyüyen dünyamızda böyle bir dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Zira hak ve hukuk çiğnendiği, güçlünün güçsüzü, kuvvetlinin zayıfı ezdiği bir ortamda, aynı değer ve yargıları paylaşan insanların maddi ve manevi olarak güç potansiyellerini ortaya koyarak aynı strateji etrafında birleşmeleri zaruri hale gelmiştir.
Meseleye bu zaviyeden bakarak inancımızın bize yüklediği sorumluluk doğrultusunda hareket ettiğimizde, karşımıza gayet tabii olarak şu tablo çıkmaktadır: İSLAM ÜMMETİNİN huzur ve saadetini temin eden meselelerin araştırılması, incelenmesi ve bu paralelde gerekli çalışma ve gayretin gösterilmesi, öncelikle İslam aydınları ve müttefiklerin bir vecibesi olsa gerek.
Her yeni doğan günle birlikle çeşitli problemleri karşısında bulan Müslümanlar’ ın, milli birlik ve bütünlüklerini, tarih ve kültürlerini kısacası yeryüzünde yaşama haklarını garanti edebilmeleri için, her sahada güçlü ve kuvvetli olmaları gerekmektedir. Sorumsuzluğun ve nemelazımcılığın hiçbir zaman fayda değil, aksine büyük zararlar getirdiği açık bir gerçektir.
Bu temel kaideden hareketle diyoruz ki: İslam kültür ve medeniyeti aydınlarımız tarafından iyice araştırılmalı, Müslümanlar’ ın kaynaşmalarına, tesanüt ve dayanışmalarına vesile olacak her imkânın kullanılması ve harekete geçirilmesi zaruridir. Bu realite, sorumlu olmamızın bize yüklediği bir gerçektir.
Aydınlarımızı sorumlu addettiğimiz noktalardan biri de, İslam kültür ve medeniyetine hizmet edecek, İslam milletlerini kaynaştıracak ve dayanışmalarını sağlayacak olan  “ARAPÇA” nın ihmal edilmiş olmasıdır. Müslümanların ortak kültür mirası olması hasebiyle ARAPÇA, bütün Müslümanlar için son derece önemli bir misyon taşımaktadır.

Niçin Arapça?
         İslam’ın gelişi ile birlikte dini, siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomi sahalarda önemli gelişme kaydeden ARAPÇA, günümüzde de değişik boyutlar kazanarak gelişmeye devam etmektedir. Söz konusu sahalarda Arapça’ nın değer kazanması, öncelikle İslam’ın kitabı olan K. KERİM’ in Arapça olması, İslam Peygamberi H.z. Muhammed (s.a.v.)’ in Arap bir kabile olan Kureyş kabilesinden gelmesi, iman ve İslam dairesine giren, sayıları milyonları aşan Müslümanlar’ ın ortak ana dilleri olması ile, Araplar’ ın, petrol başta ol mak üzere büyük maddi servetlere sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
        Bu özelliklere sahip olan Arapça’ nın, İslam aydınları tarafından araştırılması, incelenmesi ve İslam milletlerinin geleceğine hizmet etmesi açısından bu konuda ciddi çalışmaların yapılmasına, bütün İslam âleminde şiddetle ihtiyaç vardır. 
        Zira İslam âlemi gibi geniş ve yaygın bir coğrafyaya sahip olan bütün Müslümanlar’ ı, birbirine yakınlaştıran ortak kültür ve bağ ALLAH (c.c.)’ ın kelamı K.KERİM ve peygamberin yaşantısı olan HADİS- İ ŞERİF’ ler, dolayısıyla Arapça’ dır.
        Asya, Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve dünyanın çeşitli ülkelerinden olan birtakım insanları, farklı ırk ve renklerde, birbirlerine benzemedikleri halde, İslam onları bir araya getirmiş, bir vücudun azaları gibi birbirleriyle kaynaştırmış ve onları gerçek din olan İslam’da kardeş yapmıştır.
        Kur’ an tabiriyle: (Müminler kardeştirler.) Bu kardeşlik sayesinde Müslümanlar aynı düşünce ve duyguları paylaşmaktadırlar. Zira inandıkları Allah bir, tasdik ettikleri peygamber aynı, okudukları kitap aynı, topyekûn hepsinin yöneldiği kıble Kâbe’ dir.
         Bu zengin insan grubunu bir araya getiren K.Kerim’ in Arapça oluşu,
Sadedinde olduğumuz Arapça lisanına çok farklı bir mana kazandırmaktadır.

          K. Kerim, Arapça lisanı üzere inmiştir. Bunda hiç kimsenin şüphesi yoktur. Onun Arapça ile inişi şayan- ı hikmet bir meseledir. Arapça oluşu ötesinde, ihtiva ettiği fesahat ve belağat, mana ve üslup bakımında eşsiz bir güzelliğe sahip tartışılmaz bir gerçektir. Bu konu ile ilgili birkaç ayetin manasını vermek istiyorum.
         1- “Arapça kitaba ant olsun ki biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur’ an kıldık.”
         2-“ Bu, bilen bir kavim için ayetleri Arapça okunarak açıklanmış bir kitaptır.”
         3-“ Korunsunlar diye, pürüzsüz bir Arapça Kur’ an indirdik.”
         4-“ Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’ an olarak indirdik.”
         5- “ Ve böylece biz onu Arapça bir hüküm (hikmetli bir söz)  olarak indirdik.”
         6-“ Biz onu böylece Arapça bir Kur’ an olarak indirdik ve onda ikazları teker teker açıkladık.”
         7-“ Bu Kur’ an’ da zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır.”
        8-“ Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur’ an kılsaydık, diyeceklerdi ki, ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arap’ a yabancı dilden kitap olur mu? Deki: O, inanlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır.”
        Bu ayetleri tetkik ettiğimiz zaman, K. Kerimin nüzulü hakkında: Apaçık olarak, Arapça bir hüküm, hikmetli söz, Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitap şeklinde ifadeler yer almaktadır.
        Dini açıdan tartışılmaz bir değer ve misyona sahip olan Arapça, siyasi ve sosyal alanda da göz ardı edilmeyecek derecede çok önemli bir konuma sahiptir. Şöyle ki:
        Bugün, Birleşmiş Milletler’ de de konuşulan beş resmi dilden biri olan Arapça(İngilizce, Fransızca, Almanca ve İspanyolca), birçok Batılı devlet ve bilim adamının dikkatini kesp etmiş, Batı siyası otoriteleri çıkar ve menfaatleri gereği, Arapça’ nın öğrenilmesi amacıyla birçok kolej, enstitü, fakülte, resmi ve özel kurslar açmıştır. Bu birimlerde yetişen elamanlar vasıtasıyla Batı, kendi politikasını İslam dünyasına transfer etmektedir.
         Tarihi, kültürel ve coğrafi faktörler göz önüne alındığında, Avrupa ile Araplar arasında ilişkilerin sıkı olmasını gerektiren bağlar olmamasına rağmen, bugün siyasi, askeri ve ekonomi alanlarında Araplar’ la Avrupalılar arasında ilişkileri son derece sıcak ve iyidir. Bu kuvvetli ilişkilerde Arapça’ nın rolu büyük olmuştur.
         
         İlmi platformlara baktığımızda durum bundan farklı değildir. Fransa’ nın ünlü Sorbon Üniversitesi, İngiltere’ nin Cambdirge Üniversitesi ile Amerika’ nın birçok üniversitesinde ileri seviye (master ve doktora)’ da Arap Dili ve Edebiyatı dalında eğitim verilmekte ve Arapça üzerinde çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır. İslam kütüphanelerinde bulunan birçok lmi kaynağın Batılı bilim adamları tarafından hazırlanmış olması bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır.
         Bu konuya kısa bir örnek verelim. Şöyle ki: İslam ülkelerinin edebi, politik ve medeniyet tarihi araştırma sahasında Nicholson, İslam hukuku araştırmaları sahasında Browne ve Hitti Hadis ve Fıkhın Tedvin Tarihi alanında Goldzhier ve Schacht, K. Kerim dili, Arapça, Edebiyat ve Şiir alanında Morgolioth, İslam ülkelerinde ki telif ve yazı hareketinde, islamın ilmi mirasından, Müslümanların ilmi semerelerinden bahseden Borockemann bunlardan sadece birkaçıdır. Ülkemizde de son yıllarda Arapça konusunda eğitim ihtiyacı hissedilmiş olmalıdır ki, bu konuda birtakım gelişmeler kaydedilmiş, müspet adımlar atılmış, Arap Dili ve Edebiyatı dersi mustakil anabilim dalı olarak kabul edilmiş, Batı’ da olduğu gibi bizde de ileri seviye elemanların yetişmesi yoluna gidilmiştir. Nitekim çeşitli Avrupa ülkeleriyle, Ortadoğu’nun bazı ülkelerine Arap dili üzerine ihtisas (master ve doktora) yapmak üzere devlet tarafından burslu öğrenciler bir fiil gönderilmiş olması bunun açık bir tezahürüdür.
         Ayrıca devletin açmış olduğu “ K. P. D. S (Kamu Personeli Dil Sınavları) arasında Arapça’ nın büyük ilgi görmesi, bu konuda sarfedilen emeklerin bir sonucu olsa gerek.
          Ancak ne var ki, tarihi, kültürel, coğrafi, dini ve ekonomik gibi birçok faktörü paylaşan ülkemiz ile, çoğunluğu Arapça konuşan Ortadoğu ülkeleri arasında bağlayıcı unsurlar olmasına rağmen, Arapça eğitimi kon usunda henüz istenilen seviyeye ulaşılamamaktadır. Oysa batının ortak dili olan İngilizce herkes tarafından rahatlıkla konuşulmakta ve kabul görmektedir.
          Batı büyük ölçüde İngilizce etrafında bütünleşmiş olurken, İslam ülkelerinin de din ve kültür birliğini sağlamada önemli özelliği olan Arapça etrafında entegre olmaları menfaatleri icabıdır kanaatindeyiz.
           Müslümanlar niçin Arapça etrafında birleşmiyor? Başlığı altında “ al- Watan al- Arabi ve el- Mecelle “ dergilerinde tartışmaya açtığımız makale, konu ile ilgili olarak İslam Ülkeleri Bilim Kültür ve Eğitim Örgütü genel müdürü tarafından cevaplandırılmış, bu vesile ile konu hakkında ki bazı plan ve çalışmalar, İngiltere’ de yayınlanan “el- Mecelle” dergisinde yer almıştır.İlgi duyan, adı geçen gergiye bakabilir.
         Konuyu dini, siyasi, sosyal ve kültürel açıdan değerlendirirken, Arap dilinin taşıdığı bazı özellik ve inceliklere de göz atmamız gerekmektedir.
         Günümüzde yazı, tasnif ve Edebiyat dili olarak kullanılan Arapça, “sami” ırkının en eski memleketi olan “Hicaz ve Necd “ bölgelerinde meydana gelmiş, daha sonra birçok lehçeye ayrılarak çeşitli mıntıkalara dağılmıştır.
          Arap dilinin en eski tarihi vesikaları (m. s. 5) asra rastlamaktadır.Bu lehçeler arasında dini, iktisadi, siyasi ve dil zenginliği gibi önemli özelliklere sahip olan “Kureyş lehçesi” diğer Arap lehçelerine galip gelmiş, Kur’ an da bu lehçe üzere nazil olmuştur.Dil bilim adamları (filologlar) ‘ ın inceleme ve araştırmaları sonucu varılan kanaate göre Arapça, Sami dilerinin en üstün ve en zengin olanındır.Sami dillerinin şubelerinden olan Arami ve İbri dillerini geride bırakan Arapça, dil grupları arasında önemli bir yer işgal etmektedir.
           Bilindiği gibi Allah katında gerçek din İslam’ dır. İslam’ın hayat kitabı olan K. Kerim’ in inişi ile birlikte Arap dilinde büyük değişiklikler meydana gelmiş, daha önce Araplarda olmayan birçok yeni terim ve ıstılahlar Kur’ an ile birlikte Arapça’ ya geçmiştir.
           K. Kerim dini konularda; kanun kıyma, hüküm verme, hikâyeler, tarih, dini inançlar, tabiat ötesi varlıklar, toplumun ıslahı, siyasi nizam ve aile hukuku gibi çeşitli muameleler ile astronomi ilmi, tabiat ve nebatat gibi meselelerde Arapça lisanına yenilikler kazandırmış ve onu zenginleştirmiştir.
          Zaman süreci içerisinde çeşitli faktörler neticesinde büyük gelişmeler kaydeden Arapça lisanı, farklı dilleri konuşan Türk, İran, Hint, Pakistan, Afgan gibi Müslüman milletlerin dillerine de nüfuz etmiştir.   
        Başta Kur’ an ve Hadis olmak üzere tefsir, fıkıh, akait gibi kitaplar Arapça yazılmış olduğu gibi, ibadetlerimizin pek çoğu bu lisanla ifa edilmektedir. (namaz, ezam, hutbe v.s.)
       Bu ve benzeri sebeplerle Arapça lisanı, İslam milletleri arasında yayılma imkânı bulmuş, hatta Arap olmadıkları halde bazı İslam ülkelerinin konuşma ve yazma dili olmuştur. (Somali, Etopya v.s.)
        Bugün Arapça konuşan ve Arapça’ dan etkilenenlerin sayısı altı yüz milyonu aşkındır. Haçlı savaşları esnasında Batı dilleri ile tanışan Arapça, bu vesile ile bazı batı dillerini etkileme imkânı da bulmuştur. İslam’ ın eşsiz kitabı Kur’ an Müslümanlar arasında bulunduğu sürece, dün olduğu gibi, bugün de Arapça lisanı gündemini koruyacaktır.
       Hal böyle iken bu güzel İslam dininin öğrenilmesi ve öğretilmesi Müslüman uluslar açısından son derece önem arz etmektedir. Batı dili İngilizce’ ye karşı duyulan hayranlık Arapçaya’ da duyulmalıdır. Onun için diyoruz ki: bir Müslüman için İngilizce lazım ise, Arapça elzemdir.
         Arapça’ nın zengin bir lisan olduğunu söylemiştik. Dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan veya çok nadir bulunan bazı özellikler Arapça’ da mevcuttur. Bunu birkaç misal ile izah edelim: şöyle ki:
         Aslanın Arapça’ da 500, yılanın 200 kadar ismi vardır. “ Kanıus’ ul Muhit” adlı kitabın yazarı Feyruz Arabi, bal hakkında yazdığı kitapta, balın 80 kadar ismi olduğunu söylemiştir. Bununla beraber balın bütün isimlerini yazmadığını kaydeder. Yine Feyruz Arabi’ ye göre Arapça’ da kılıcın en az bir tane adı vardır. Ayrıca yağmur, rüzgar, ışık, karanlık, dere, taş, su ve kuyunun 20 ile 300 arası isminin olduğu rivayet edilmektedir.
         Prof. De Hammer’ in Arapça üzerine yaptığı araştırma neticesinde Arapça’ da cümle ve terimlerle ilgili (5644) kelime toplamıştır. Çeşitli vasıflarda da durum böyledir. Kısa, uzun, cömert, cimri, cesur ve korkak gibi vasıflarında ondan fazla isminin olduğunu kaydetmektedir.
         Arap lisanının bütün inceliklerini saymak, özelliklerini öğrenmek bu makalenin hacmini aşar.
          Konuyu şu hakikatle noktalıyorum: Kur’ an ve hadisi, dolayısıyla İslam’ ı öğrenmek için en önemli vasıta Arapça’ yı öğrenmektir. Bu vasıtaya sahip olduğumuz nispette İslami ilimleri şüphesiz daha iyi anlar ve kavrayabiliriz.
          Arapça’ yı öğrenen ve öğretenlere son mesajım şudur:  Kur’ an ve peygamber dilini öğrenmek veya öğretmek küçümsenmeyecek bir hakikattir. Zira peygamber (sav) ifadesiyle : “ en hayırlınız Kur’ an’ ı öğrenen ve öğretendir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder