10 Ocak 2011 Pazartesi

MARDİN’İN ÖMERLİ İLÇESİNDE KULLANILAN BAZI ATASÖZLERİ

MARDİN’İN ÖMERLİ İLÇESİNDE KULLANILAN BAZI ATASÖZLERİ
Yasin KAHYAOĞLU*
Adnan DEMİRCAN**
Atasözleri, toplumların hafızasıdır. Her gün kurulan milyonlarca cümlenin çok azı kolektif akıl tarafından ortak bir miras olarak kabullenilip, tekrar edilmeye layık görülür. Bu cümleler bazen bir ahlakî prensibi, bazen uzun zaman alan bir hayat tecrübesini ihtiva eder. Atasözleri, çoğunlukla insanları marufa teşvik ederken, bazen cimrilik, bencillik, tutuculuk gibi yerilen hasletleri de telkin edebilir; ama unutulmamalıdır ki bunlar da toplumların içinde var olagelen gerçeklerdir. Bir bakıma atasözleri, toplumun aynasıdır. Ama iyiliğe teşvik ve yüce değerleri telkin etmek, öncelikli hedeftir.
Dil açısından el alındığında, şiir, hitabet, nesir gibi edebiyat türleri arasında zikredilen atasözleri, edebî açından büyük öneme sahiptir. Toplumların, medeniyetlerin, hatta bütün insanlığın ortak akıl ve tecrübe ürünü sayılan bu edebî tür, nesiller boyu devam ederek günümüze kadar gelmiştir. Muhteva olarak tavsiye, tezkir, teşvik, teşbih, uyarı, ibret alma gibi manaları içinde barındıran bu veciz sözler, insanlığın ortak kültür mirasının önemli bir öğesidir.
Arap dilcisi Ebû Ubeyde şöyle der: Meseller, Arapların cahiliye ve İslam dönemindeki hikmetleridir. Bu hikmetin içinde üç özellik bulunur: Veciz lafız, isabetli mana ve güzel teşbih. Farabi ise Divânü'l-edeb'de, “Meseller, umum ve hususun lafız ve manasını hoş gördükleri sözlerdir.” der.
Meseller, gramer ve dil kuralları açısından sistematik bir yapıya sahip değildir. Vezin ve kafiyenin son derece bariz olarak yer aldığı bir kısım atasözleri bulunurken, bu özelliklerin bulunmadığı, sadece taşıdığı anlam itibariyle edebî değere sahip emsaller de oldukça yaygındır. Halkların ortak akıl ve tecrübesinden gelen bu hikmetli sözler, geniş bir alanda kullanıldığından, çoğu zaman gramer ve dil kuralları açısından eksik ve fazlalıkları da beraberinde getirmiştir. Bu açıdan atasözlerinde dil bütünlüğü görmek mümkün değildir. İbn Fâris, Fıúhu’l-luğa adlı eserinde şöyle der: Dil, sıdk ve emanet sahibi olup zandan kaçınan güvenilir ravilerden işitme yoluyla alınır. Bu yönüyle konuya bakıldığında, çoğu zaman ravileri belli olmayan mesellerin dil açısından çok da güvenilir sözler olması düşünülemez. Ancak mesellerin dil kurallarına aykırı tarzda gelmesine müsamaha ile bakılmıştır. Meseller değiştirilemez; bilakis duyulduğu ve söylendiği gibi alınır ve kullanılır. Aynı şekilde mesellerde dil kuralları veya i'rab sanatı da aranmaz.
Ömerli, Mardin’in küçük bir ilçesidir. 2000 genel nüfus sayımına göre Ömerli ilçesinin merkez nüfusu 7353’tür. Eski bir yerleşim yeri olan Ömerli [eski adı: Ma‘serti] 1953’te ilçe oldu. Mardin’e 23 km. mesafede olan Ömerli’nin merkezinde oturan vatandaşlarımızın büyük kısmı Arapça konuşmaktadır. Burada kullanılan Arapça, daha çok Mardin ile Midyat arasındaki bölgede kullanılan bir ağız olup mahalli ortak kültürel özellikleri yansıtır.
Ömerli’de halk arasında kullanılan atasözleri, bölgenin ortak kültürünün yansımaları olarak değerlendirilebilir. Bu atasözlerinin oluşumunda özellikle millî bir kimlik, esas oluşturucu olmadığı için atasözlerinin İslâm medeniyetinin ürünü olduğunda kuşku yoktur. Ortak bir tarihe, kültüre ve medeniyete sahip olan ve aynı dinî prensiplere dayanan İslâm milletlerinin, kullandıkları farklı dillere rağmen benzer yüzlerce atasözüne sahip olduklarını görmek şaşırtıcı değildir.
Atasözleri gözlemle tespit edilmiştir. Aşağıda zikredilen atasözleri, Ömerli’de kullanılanların hepsi olmayıp burada yer almayan atasözlerinin olduğu da muhakkaktır.
Makalede önce atasözlerinin, Ömerli’de kullanılan ağız ile telaffuzunu, sonra fasih Arapça ile ifade edilebilecek şeklini, ardından Türkçe çevirisini ve açıklamasını verdik. Bazı sesleri göstermek için yaygın olan transkripsiyon işaretlerinin yanı sıra bu makaleye mahsus olarak bazı işaretler kullandık. Bununla birlikte yöreye has bütün sesleri gösterebildiğimizi söyleyemeyiz. Diğer taraftan burada kullanılan telaffuz, ayrı bir inceleme konusudur. Kullandığımız ē ve ō işaretleri harfin uzatılarak okunacağını, é işareti ise harfin e ile i arasında bir sesle okunması gerektiğini göstermektedir.
***
1. Allah lē yıóvıc eóed lē lı-óēkım u lē lı-óekìm.
الله لا يحوج أحدا لا لحاكم ولا لحكيم
[Allah, kimseyi ne hâkime ne de hekime muhtaç etsin!]
Bu sözle yargıçlar ve doktorlarla karşılaşmadan duyulan memnuniyetsizlik anlatılmıştır.

2. Allah yıcÀbır hÀkı’l-beled tiykÿn óēkımu veled.
 الله يجابر بلد يكون حاكمه ولد
[Allah, yöneticisi çocuk olan memlekete yardım etsin!]
Yöneticinin liyakat sahibi olmadığını ifade etmek üzere kullanılan bir atasözüdür.

3. ıl-èAyn mézényé.
العين ميزان
[Göz, terazidir]
İnsanın görme duyusunun ölçü olduğunu anlatır. Bir uzunluk ya da ağırlık için görüş beyan eden kişi isabet ettiğinde ve görüşünü tekit etmek isteyen, ya da iddiasının doğru olduğunu savunan kişinin kullandığı bir atasözüdür.

4. Baèdı’l-meókemé nıtèallemı‘l-ifēdé.
بعد المحكمة نتعلم الإفادة
[Mahkemeden sonra nasıl ifade vereceğimizi öğrendik.]
İş olup bittikten sonra nasıl davranılacağını ya da neyin, nasıl yapılacağını öğrenmenin faydasızlığını anlatır.

5. ıl-Beyt mektebvé.
البيت مدرسة
[Ev, okuldur.]
Evdeki eğitimin insan hayatındaki önemini vurgulayan bu atasözüdür.

6. ıl-Berēgìl yıtrēfesÿn u’ê-êarbé tıç fı’l-ıómÀr.
الحصان يترافسون والضربة تجيء على الحمار
[Aygırlar tepişir; darbe eşeğe isabet eder.]
Büyükler ya da ileri gelenler arasında meydana gelen çatışmaların ve gerginliğin garibanları etkilediği, ileri gelenlere ise bir şey olmadığını ifade eden bir atasözüdür.

7. Beytı’l-baúara rÀhÿ lı-beytı’l-ıómÀra lı’r-ravbé.
بيت البقرة راحوا لبيت الحمارة للروبة
[İnek sahipleri, dişi eşek sahiplerinden mayalık yoğurt istemeye gitti.]
Olağan dışı durumları ve olmaması gereken davranışları ifade etmek ve vukuu şaşkınlığa neden olan, beklenmeyen hâdiseler karşısında kullanılan bir atasözüdür.

8. Cēc barra yıùrıd cēc cuvve.
دجاج برّة يطرد دجاج جوّة
[Dışarıdan gelen tavuklar, evdeki tavukları kovdu]
Birisinin bir işe ya da konuma sahiplenmesi ve asıl hak ya da sorumluluk sahibinin konumunu geri plana itici tutum takınması durumunda kullanılan bir sözdür.

9. ëarbıt liyyé fi àayrì kemē liyyé fı şellı’t-tıbın.
ضربة لغيري كالضربة في شلّة التبن
[Başkasına gelen darbe, benim için bir saman çuvalına gelmiş gibidir.]
Başkasının başına gelen olayların kişiyi ne kadar etkilerse etkilesin, asıl darbe isabet eden kişiyi etkilediğini ifade eder.

10. ıd-Devm yıózen èat-tırrÀş.
الدّوم يحزن على الترّاش
[Meşe ağaçları, genç fidanlar için üzülecek!]
Bir gelişmeye ya da olaya karşı kişinin umursamaz olduğunu ifade etmek için kullanılan bir atasözüdür. Türkçede, “Fare küsmüş, dağın haberi olmamış.” şeklindeki atasözüne yakın anlamı vardır.

11. ıd-Dem mo-ysér may.
الدم لا يصير ماء
[Kan, su olmaz.]
İnsanın değerini ifade eden bir sözdür. Kan akıtıldığı takdirde bunun sorumluluğun yüklenileceği ifade edilmektedir.

12. ıd-Devlé èad-devlé u’d-dıòòēn èal-èımēyé.
الدولة على الدولة والدخان على العميان
[Zenginlik zenginliği, duman ise körleri bulur.]
Zenginlerin, zenginlikleri artarken fakirlerin sıkıntılar yaşamaya devam ettiklerini anlatan bir atasözüdür.

13. ëırsı’l-feúìr fı’l-óılÀvé yınkısır.
ضرس الفقير في الحلوى ينكسر
[Fakirin dişi, helva yerken kırılır.]
Fakirlerin işlerinin rast gitmediğini anlatan bir atasözüdür.

14. Dìkı’l-faãìó mı’l-bayêa-yãéh.
 ديك الفصيح من البيضة يصيح
[Cins horoz yumurtadayken öter.]
Asaletin ve yeteneğin küçüklükten itibaren kendisini gösterdiğini ifade eder.

15. Idmōèı-lèayn bı’d-deyn.
 دموع العين بالدين
[Gözyaşı borçladır.]
Kişiye yapılan iyiliğin bir borç olduğunu ifade eder. Birisinin yakınının cenazesinde gözyaşı dökülmüşse onun da zamanı geldiğinde kendisi için ağlayanın yakınlarının cenazesinde gözyaşı dökmesinin beklendiğinden hareketle bir benzetme yapılmıştır.

16. Dÿdì min èÿdì.
دودي من عودي
[Kurdum, dalımdandır.]
Kişi, ailesinden ya da yakınlarından zarar gördüğü zaman söylediği bir sözdür. Ağacın kurdu nasıl kendi içinden çıkıyorsa insana zarar verenler de kendi yakınlarından olabiliyor.

17. Eyne lı-ùaúùaú nesec!
 ليس كل من طقطق نسج
[Dokuma tezgâhının sesini çıkaran herkes kumaş dokuyamaz!]
Her ses ve gürültü çıkaranın iş yapamayacağını, bir işi yapabileceğini iddia etmenin o işi yapmaya yeterli olmadığını ifade etmek üzere kullanılır.

18. Eyş lı-tızraè tıósıd.
ما تزرع تحصد
[Ne ekersen onu biçersin.]
Kişinin yaptığının karşılığını bulacağını anlatma için kullanılır. Bu atasözü Türkçede de mevcuttur.

19. ıl-Feúìr rÀó tişnıú rōóu ız-zengìn kıt bırıd.
الفقير راح يشنق روحه والغني يبرد نفسه
[Fakir kendini asmaya gidince zengin rahatlamış.]
Zenginin fakirin durumuna karşı umursamazlığını, hatta onun durumundan memnuniyetini ifade eden bir atasözüdür.

20. Fıkır eósen mın fıkır.
فكر أحسن من فكر
[Fikir fikirden üstündür.]
Danışmayı ve başkalarının fikrini almayı tavsiye eden bir atasözüdür.

21. áalemıtı’c-cırbé mın raésı’l-èayn tışrab.
العنز الأجرب من رأس العين تشرب
[Uyuz keçi, pınarın başından su içer.]
Kendini beğenmiş insanları tenkit etmek üzere kullanılan bir atasözüdür.

22. Óammır vıççık u le-tveccıè rÀsık.
حمّر وجهك ولا توجع رأسك
[Yüzünü kızart ama başını ağrıtma.]
Başkalarına karşı utangaç olmamayı, aksine içindekini açıkça söylemeyi teşvik eden bir atasözüdür. Utandığı için birisinin talebini reddedemeyen kişinin başı sonra ağrıyabilir.

 23. Óavaúna’s-sannōr fı’t-tannōr.
حوقنا السنّور في التنّور
[Kediyi tandırda sıkıştırdık.]
Birisi sıkıştırıldığında, kaçacak yeri olmayınca söylenen bir sözdür.

24. Harab mın teótı’l-vekféúıè teótı’l-merzìb.
هرب من تحت الوكفة وقع تحت المزاب
[Dam akıntısının altından kaçıp su oluğunun altına düştü.]
Türkçede aynı anlamda, “yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak” şeklinde bir deyim vardır.

25. Óattÿ èasèōsıt ıå-åeèleb fı‘l-úēlıb arbèìn sené met-sìvet.
حطّوا ذنب الثعلب في القالب أربعين عام مااستقام
[Tilkinin kuyruğunu 40 yıl kalıpta bırakmışlar, düzelmemiş.]
Huyların ve karakterin değişmediğini anlatan bir atasözüdür. Türkçede de “Huylu huyundan vazgeçmez.” ve “Huy çıkmayınca can çıkmaz.” şeklinde atasözleri mevcuttur.

26. Iótırımı’l-kelb lı-òÀtır ãÀóıbu.
إحترم الكلب لخاطر صاحبه
[Köpeğe, sahibinin hatırı için değer ver.]
İnsana saygı duymayı teşvik eden bir atasözüdür.

27. IómÀr yıúaè fı neúebé davrılıò mo-yfÿt havnak.
الحمار اذا وقع في نقبة ما يفوت من هناك 
[Bir geçitte düşen eşek bir daha aynı yerden geçmez.]
Bu atasözüyle aynı anlama gelen, “Mümin aynı delikten iki kez ısırılmaz.” hadisi mevcuttur.

28. ıl-Imãammıd yırammıd.
المصمّد يرمّد
[Harcamayan başına kül döker.]
Cimrilik yapan ve yeri geldiğinde harcamayan insanların eninde sonunda zarar edeceğini ve yaptıklarından pişmanlık duyacaklarını anlatan bir atasözüdür.

29. Ièùi’l-èacìn lı-òıbbÀzıtu lev teékılu kıllu.
اعط العجين لخبّازته ولو تأكل كله
[Hamuru, hepsini yese de ekmek pişirmesini iyi bilene ver.]
İşi erbabına vermeye teşvik eden bu atasözünün dinî ve kültürel dayanaklarının olduğu muhakkaktır. “Ekmeği ekmekçiye ver; bir ekmek de üste ver” şeklinde Türkçe bir atasözü mevcuttur.

30. Ilèin-allah èalÀk ız-zımēn lebbes ic-cēcé tıbbēn.
ويل لزمان لبّس للدجاجة تبّان
[Tavuğa don giydiren zamanın vay haline!]
Geleneğe aykırı, kabul edilemez yeniliklerin ve bidatlerin ortaya çıktığı dönemleri yeren bir atasözüdür.

31. ıl-Úareçiyé mo-túÿl lebenì hÀmıêvé.
الغجرية ما تقول لبني حامض
[Çingene, “yoğurdum ekşi” demez.]
Kişinin hatasını kabul etmemesini ve kendini beğenmesini anlatan bir atasözüdür.

32. İõē mēnle kaãır ıngır koòne?
إذا ما لنا قصر هل ننقر كوخنا
[Köşkümüz yok diye kulübemizi mi yıkalım?]
Kişinin aslını inkâr etmemesini ve içinde bulunduğu durumu kabullenmesini tavsiye eden bir atasözüdür.

33. ıl-Kelb mō yeékıl laómıtı’l-kelb.
الكلب ما يأكل لحم الكلب
[İt, itin etini yemez.]
Toplumda zararlı olan bazı dayanışma çeşitlerini tenkit etmek ve sosyal bir olgu olduğunu vurgulamak için kullanılır. Sözgelimi akrabalık dayanışması güzel bir davranış olmakla birlikte, haksızlık üzere yapılan dayanışma, bu sözle anlatılır. Türkçede “İt itin kuyruğuna basmaz.” şeklinde bir atasözü vardır.

34. ıl-Verdé ıtòallıf şevké u’ş-şevké ıtòallıf verdé.
الوردة تخلف شوكة والشوكة تخلف وردة
[Gülden diken, dikenden gül biter.]
İyi bir insanın, kötü hasletlere sahip bir çocuğa sahip olabileceğini, aynı şekilde kötü hasletler sahip bir insanın da iyi hasletleri olan bir çocuğu olabileceğini anlatan bir atasözüdür.

35. Itóıù èed-dìk ıtbayyıêu.
تحضّ على الدّيك حتى تبيضه
[Horoza ısrar edip onu yumurtlatıyorsun.]
Çok ısrarcı kişileri yermek için söylenen bir sözdür. “O kadar ısrarcısın ki, horoza bile yumurta yaptırırsın.” anlamındadır.

36. İykÿn mō nıèrıf ımne u ebÿne tınúÿl ıs-sılÀùìn kıc-cēbÿne.
إذا لم نعرف أمنا و أبانا نقول أن السلاطين جابونا
[Ebeveynimizi tanımasaydık, “sultanların çocuklarıyız” derdik.]
İnsanın, kibirlenmemesini ve haddini bilmesi anlamında kullanılan bir atasözüdür.

37. Laómıtı’l-ıdrÀs mo-tşebbıè.
لحمة الأضراس ما تشبّع
[Dişlerin arasında kalan et karın doyurmaz.]
Bu atasözüne yakın anlama gelen, “Taşıma suyla değirmen dönmez.” şeklinde bir Türkçe atasözü mevcuttur.

38. Le-tsevvid vıççık ut-bayyıê vıççı’l-èÀlem.
لا تسود وجهك وتبيض وجه العالم
[Kendi yüzünü kara edip el âlemin yüzünü ak çıkarma.]
Kişinin başkasını lehine konuşup ya da kayırıp kendisini zor durumda bırakmasının yanlışlığını anlatan bir atasözüdür.

39. Lımo-yroó mın óavl nÀru mō èalē bēlu.
من لا يروح من حول ناره ما يبالي به
[Ateşinin etrafından [evinden] kaybı olmayanın umurunda değil.]
Kişinin kendi yakınlarından birisi ölmedikçe başkalarının acısının onu çok etkilemeyeceğini ifade etmektedir.

40. Lı-yıóvì cemel ti-yèallì bēb dÀru.
 من يحوي جمل يعلى باب داره
[Evinde deve barındıran kişi avlu kapısını yüksek yapar.]
Yüklenilen sorumluluğa uygun davranmak ve gereğini yerine getirmek gerektiğini anlatan bir atasözüdür.

41. Lı-yıùlıb bı-åımmu mevt yılımmu.
من يطلب بفمه الموت يلمه
[Kendi ağzıyla isteyeni ölüm toplasın.]
Bir şeyin yapılmasını beklediği halde beklentisinin yerine gelmediğini ifade etmek üzere söylenen bir sözdür. İstek şahıs tarafından dillendirildikten sonra onu yerine getirmenin bir anlamı kalmaz.

42. Li-ydıú bēbı’l-èÀlem ıl-èÀlem yıdıúúÿn bēbu.
 من يدق باب العالم العالم يدق بابه
[El âlemin kapısını çalanın kapısını da el âlem çalar.]
Kişinin başkasına karşı yaptıklarının ona döneceğini anlatan atasözlerinden biridir. Aynı anlamda Arapçada mevcut olan ve Türkçede de kullanılan, “men daqqa duqqa” şeklinde bir atasözü vardır.

43. Lı-ygeddì mo-yàaddì.
المتسول ما يغذي
[Dilenen yedirmez.]
Kişinin davranışlarının yaşantısıyla, karakteriyle ve imkânlarıyla ilişkili olduğunu, beklentinin de buna göre olması gerektiğini anlatan bir atasözüdür.

44. Kelbé êırrÀta mo-tcìb tÀji èıdde.
كلبة ضرّاطة ما تجب طازي عادّ
[Asil olmayan dişi köpeğin koşucu yavrusu olmaz.]
Bu atasözünde, soyun ve asaletin önemli olduğunu, insanın soyuna çektiğini köpek ile tazı örneğiyle anlatılmaktadır.

45. Keme dìk lı-ymut u èaynu fı’l-ızbēlé.
كالديك الذي يموت وعينه في الزبالة
[Öldüğü halde gözü çöplükte olan horoz gibi.]
Bir şeyde gözü olanlar ve tamahkârlar için söylenen bir sözdür. Türkçede “Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.” şeklinde bir atasözü mevcuttur.

46. Kıù-ùalaè mın-beyt úoúo ımveõõın.
قد طلع من بيت قوقو (بيت فلان وفلان) مؤذن
[Kokogillerden müezzin çıkmış!]
Bir kişinin ailesine ya da yaptığı işe yakıştırılmaması hallerinde söylenen bir sözdür.

47. Úalbì èale veledì u úalb veledì èal-óacar.
قلبي على ولدي وقلب ولدي على الحجر
[Gönlüm çocuğumda, çocuğumun gönlü ise taştadır.]
İnsanın çocuğuna olan ilgisinin çocuğu tarafından karşılanmadığını anlatan bir atasözüdür. Bu atasözünde canlıların yaratılışlarının gereği olarak ilgilerini yavrularına, yavrularının ise ilgilerini kendi yavrularına ya da başkalarına gösterdiklerini anlatılır.

48. Úamlıtne belúēyé.
قمّلتنا بلقاء
[Bitimiz, beneklidir.]
Kişinin ya da ailenin insanların dikkatlerini çektiğini, gözlerin onlar üzerinde olduğunu ifade eden bir sözdür. “Yaptığımız şey hemen dikkat çeker.” anlamındadır.

49. Úatelnì u bekē, rÀó úablì li’l-mıştekē.
قتلني وبكى ثم راح قبيلى للشّكوى
[Beni dövdü; ardından ağlayarak şikâyete gitti.]
Suçlu haklı olduğunu savunduğunda söylenen bir sözdür.

50. ıl-Úınfıõ mo-yãēr arnab.
القنفذ لا يصير أرنبا
[Kirpiden tavşan olmaz.]
Huylunun huyundan vazgeçmeyeceğini, kişiyi olduğu halin dışında görmenin doğru olmadığını anlatan bir sözdür. Türkçede, “Kurttan çoban olmaz.” şeklinde bir atasözü vardır.

51. Maórÿm u arat èaynu-krÿm.
محروم ورأت عينه كرما
[Malı olmayanın gözü bağ görmüş!]
Sahip olduğu imkândan dolayı kibirlenen kişiler için kullanılan bir sözdür. Türkçede “sonradan görme” deyimine yakın bir anlamı vardır.

52. Mēt ıl-óebìb u-núataè ın-naãìb.
مات الحبيب وانقطع النصيب
[Sevgili öldü; pay kesildi.]
Sevilen kişilerin şahıslar arasında bağ oluşturduğunu anlatan bir sözdür. Sevilen kişi, yoksa ilişki de zayıflar.

53. Mın yevm lı-lıóúÿ zìàēnì me-ntelē mınúÀrì.
من يوم لحقوا صغاري ما امتلأ منقاري
[Civcivlerim büyüdüğü günden beri gagam dolmadı.]
Bu atasözünde çocukları yetişen insanın çocuklarını kendisine tercih ettiğini ve kendi yiyeceğini çocuklarına verdiği anlatılır.

54. Mın-ra’yì u tedbìrì óınùıtì ekelıt ışèìrì.
من رأيي وتدبيري حنطتي أكلت شعيري
[Görüşüm ve tedbirim yüzünden buğdayım arpamı yedi!]
Görüşlerinde ve yaptıklarında isabet edemeyen kişinin elindeki imkânları heder ettiğini ve beceriksizliğinin cezasını çektiğini anlatan bir atasözüdür.

55. Mō nıètì òeyrnē lı-àayrnē.
ما نعطي خيرنا لغيرنا
[Hayrımızı başkasına vermeyiz.]
Kişinin ya da ailenin, kendisine yararlı olan şeyi başkalarına vermediklerini anlatan bir sözdür.

56. Mo-ytéú èal-ıómÀr yıèdì lı’c-cıl.
 لم يطق على الحمار راح يعدي على السّرج
[Eşeğe gücü yetmeyince semere koşuyor.]
Güçlüye gücü yetmeyen kişinin hakkını ya da intikamını zayıflatan almaya kalkışmasını anlatan bir sözdür. Türkçede de “eşeğe gücü yetmeyen semerini döver.” şeklinde bir söz mevcuttur.

57. RÀóıt ır-rıóÀ nıèdì òēlfı‘ç-çıúçēke.
راحت الرحا ونعدو خلف جعجعة
[Değirmen elden gitmiş; biz mandalın peşinden koşuyoruz.]
Büyük kayıplara maruz kalan birisinin küçük hesaplar peşinde olmasını tenkit eden bir atasözüdür.

58. RÀóıt ıl-ımcennenìn allah teèēle yıdìre.
راحة المجانين الله يديرها
[Delilerin rahatını Yüce Allah çeviriyor.]
Garibanların işlerini Allah’ın idare ettiğini anlatan bir sözdür.

59. ıå-æavr limē yıúaè kılkes yıcır sıkkìnıtu.
الثورحين يقع كل واحد يشهر سكّينته
[Öküz yere düşünce bıçağını çeken çok olur.]
Sosyal konumunu ve imkânlarını kaybeden kişiye herkesin darbe vurabileceğini anlatan bir sözdür. Türkçede, “Düşenin dostu olmaz.” ve “Kurt kocayınca köpeklere maskara olur.” şeklindeki atasözlerine yakın anlama sahiptir.

60. ıã-äayf ımmıl faúìryé
الصّيف أم الفقير
[Yaz, fakirin anasıdır.]
Yazın, getirdiği bereketle ve yakacak ihtiyacı gerektirmemesi nedeniyle fakirin dostu olduğu anlatılmaktadır.

61. Ùÿlu ùulı’d-daólé u èaúlu èaúlı’ã-ãaòlé.
طوله طول النخلة وعقله عقل الصخلة
[Selvi boylu, kuzu akıllı.]
Kendisine yakışmayan, hafif davranışlarda bulunan kişiler için kullanılır.

62. ıl-Veceè lı ãÀóıbu’y-veccıè.
الوجع لصاحبه يوجع
[Acı, sahibine acı verir.]
Bir sıkıntıya ya da üzüntüye maruz kalan kişinin acıyı en fazla kendisinin duyduğunu anlatan bir sözdür.

63. Veseò iydeyne yıêóek èaleyne.
وسخ أيدينا يضحك علينا
[Elimizin kiri bizimle alay ediyor.]
Aslını inkâr eden, ailesini ve çevresini beğenmeyen insanlar için kullanılır.

64. Vıççık kemē vıççı’l-cecēvé.
وجهك كوجه الدجاجة
[Tavuk yüzlüsün.]
Reddedildiği halde vazgeçmeyen, yüzsüz insanlar için söylenen bir atasözüdür.

65. Yıósıb rōóu mı’l-fékyé fıcıl
يحسب روحه من الفوكه فجلا
[Kendisini meyvelerden turp sayıyor.]
Türkçede “kendini nimetten saymak” şeklindeki deyimle aynı anlama sahiptir.

66. Yıúèad fı’l-ıêyēl u yıprıt fı’d-deúın.
يقعد في الحضن ويقلع الذّقن
[Kucakta oturup sakalı yoluyor.]
İhanet içinde olan, nankör kişiler için kullanılan bir sözdür.

67. ıõ-Õìb yeékıl u mō yeékıl methÿmvé.
الذئب أكل أو ما أكل فهو متهم
[Kurt yese de yemese de töhmet altındadır.]
Türkçede bu anlama gelen, “Adın çıkacağına canın çıksın.” şeklinde bir atasözü mevcuttur.

68. Zivēnı’l-beled u lē óınùıtı’c-celeb.
زؤان البلد و لا حنطة الجلب 
[Memleketin yabani otunu dışarıdan gelecek buğdaya tercih ederim.]
Kişinin kendi memleketine ait olan şeyi tercih etmesini tavsiye den bir atasözüdür. Dışarıdan gelen şey, daha iyi de olsa memlekete ait olan tercih edilmelidir.
***
Yukarıda zikrettiğimiz örnek atasözleri, Mardin’in Ömerli ilçesinde kullanılan, veciz lafız, isabetli mana ve güzel teşbih yönüyle başta değindiğimiz özelliklere sahip hikmetli sözlerdir. Bu atasözleri incelendiğinde birçoğunun, Türkçede de mevcut olduğu görülür. Bunun sebeplerinden biri, İslâm kültürünün farklı dillerde benzer yansımaları olmasıdır. Öte yandan Ömerli’de Arapça konuşulsa da burası, Türklerin, Arapların ve Kürtlerin kültürel karşılaşmasının olduğu ve kardeşçe yaşadıkları yerlerden biridir. Ayrıca insanlık tecrübelerinin, farklı zaman ve mekânlarda benzer cümlelerle ifade edilmesi her zaman mümkündür.
Bu kısa makaleyi hazırlarken, kültürel değerlerimiz hakkında yeterli akademik çalışmaların yapılmamış olduğunu bir kez daha müşahede ettiğimizi ve bu alanda çok önemli çalışmaların yapılabileceğini söylemeden geçemeyeceğiz.


* Yrd. Doç. Dr., Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belagati Anabilim Dalı. ykahyaoglu@hotmail.com
** Prof. Dr., Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi Anabilim Dalı. ademircan@harran.edu.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder